Gerçek hayatın deniz kızları: Haenyeo geleneği zamanla yarışıyor

Güney Kore’nin Jeju Adası kıyılarında, modern dünyanın alışık olmadığı bir hayat tarzı devam ediyor. Burada, “Haenyeo” olarak bilinen kadınlar, her gün defalarca denizin dibine dalarak geçimlerini sağlıyor. Deniz kestanesi, abalone (deniz kulağı) ve diğer deniz ürünlerini toplamak için 20 metreye kadar dalıyorlar ve üstelik bunu hava tüpü kullanmadan yapıyorlar. Nefeslerini iki dakikaya kadar tutabiliyorlar ve bunu günde yüz kez tekrarlayabiliyorlar.

Bu gelenek nesiller boyu anneden kıza aktarılıyor. Çoğu Haenyeo, bu beceriyi ergenlik yıllarında öğrenmeye başlıyor ve birçoğu 80 yaşına geldiğinde bile dalmaya devam ediyor. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras listesine aldığı bu kültür, bir yandan hayranlık uyandırırken, bir yandan da yok olma riskiyle karşı karşıya. Çünkü bugün aktif dalgıçların %90’ı 60 yaşın üzerinde ve genç kuşaklar bu zorlu mesleğe yönelmiyor. 1970’lerde sayıları 14.000’i aşan Haenyeo’ların, bugün sadece 3.000 – 4.000 kadar kaldığı tahmin ediliyor.

Bilimsel araştırmalara da konu oldular

Bu eşsiz yaşam biçimi, bilim insanlarının da ilgisini çekmiş durumda. Jeju adasındaki yedi Haenyeo üzerine yapılan ve Current Biology dergisinde yayımlanan bir araştırma, bu kadınların sadece yaşam tarzını değil, fizyolojik dayanıklılıklarını da inceledi. Araştırmada, kalp atışları, kandaki oksijen seviyesi ve dalış süreleri gibi veriler, deniz memelilerinin davranışlarını ölçmek için kullanılan cihazlarla toplandı.

Sonuçlar oldukça çarpıcıydı. 62 ile 80 yaşları arasındaki bu kadınlar, denizde günde iki ila on saat arasında çalışıyor ve bu sürenin yaklaşık yarısını su altında nefes tutarak geçiriyor. Bu oran, bazı deniz memelilerinin bile üzerine çıkıyor. Endonezya’daki genç Bajau dalgıçlarının nefes tutma sürelerini bile geride bırakıyorlar. Yüzeydeki dinlenme süreleri ise ortalama sadece dokuz saniye.

Bir başka dikkat çeken bulgu da Haenyeo’ların dalış sırasında klasik memeli reflekslerinden farklı bir fizyolojik tepki göstermesi. Normalde dalış yapan memelilerde kalp hızı düşer, kan akışı sınırlandırılır. Ancak Haenyeo’larda kalp atış hızında artış gözlemlendi ve kandaki oksijen düşüşü sınırlı kaldı. Araştırmacılar bu durumu, kadınların kısa, sık ve görece sığ dalışlarına bağlı olarak gelişmiş özel bir adaptasyonla açıklıyor.

Geçmişleri 17. yüzyıla kadar dayanıyor

Haenyeo’lar sadece fiziksel dayanıklılıklarıyla değil, ada kültüründeki yerleriyle de dikkat çekiyor. Tarih boyunca, özellikle 17. yüzyıldan itibaren erkeklerin orduya alınması veya denizde yaşamlarını yitirmeleri nedeniyle, adada aile geçindirme görevi bu kadınlara kaldı. Haenyeo’lar, yalnızca ekonomik değil, kültürel bir omurgayı da temsil ediyor. Onların denizdeki iletişim yöntemlerinden doğan kısa kelimeler bile, bugün adanın yerel diline yerleşmiş durumda.

Çalışma sırasında yanlarında yalnızca dalış kıyafetleri, gözlük, palet, ağırlık kemeri ve “tewak” adı verilen şamandıraları bulunuyor. Tewak, topladıkları deniz ürünlerini taşımalarına ve yüzeyde dinlenmelerine yardımcı oluyor. Genellikle yalnız çalışıyor olsalar da, en az iki kişi aynı anda denize girerek birbirlerine göz kulak olmayı ihmal etmiyorlar.

Related Posts

Kadınlar, neden roller coaster’a binmek istemiyor?

İngiltere’deki lunaparklarda ilginç bir tespit yapıldı. Kadınlar roller coaster’a binmemek için her türlü bahaneyi kullanıyor. Peki neden?

Geç saatlerde bir şeyler yemek kilo aldırıyor mu?

Cevap ne ve ne zaman yediğinize bağlı olarak değişiyor.

ChatGPT’den tavsiye aldı, kendini hastanede buldu

60 yaşındaki bir adam, sofra tuzunu hayatından çıkarıp, ChatGPT’nin tavsiyesiyle yerine sodyum bromür kullanmaya başladı. Üç ay sonra hastaneye kaldırıldığında, vücudunda normalin yüzlerce katı bromür tespit edildi. İşte yaşananlar…

Google Maps’ten bir özellik daha kaldırılıyor

Google harita hizmetinden kullanıcılarının birbirini takip etmesini sağlayan imkanı eylül ayında kullanımdan kaldırmaya hazırlanıyor.

Yapay zekaya göre ölmeden önce yapmanız gereken 3 şey

Milyarlarca veriyi analiz eden yapay zeka, tatmin edici bir ömrün sırrının sadece dünyayı gezmek gibi dışsal deneyimlerde değil, aynı zamanda sevdiklerimizle derin bağlar kurmak ve en önemlisi kendi içsel huzurumuzu bulmakta yattığını ortaya koyuyor.

Kalpleri donör vücudu olmadan ‘başlatmak’ için yeni yöntemler geliştirildi

Doktorlar hayatları kurtarmak için ölümün tanımını belirsizleştirmeye devam ediyor.